V For Vendetta



"Bu maskenin ardında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var, ve fikirlere kurşun işlemez!"

Etrafın sarıldı teslim ol diyemezsiniz bir düşünceye! Aç bırakmakla, işten atmakla, ailesini yok etmekle tehdit edemezsiniz!
Düşünceleri öldüremezsiniz
çünkü onlar etten fazlası! Doğru söylüyor “V”!
5 Kasım bugun ve onunla birlikte o muhteşem filmi anmamak haksızlık.

Hikâye; geleceğin İngiltere'sinde (2020) geçmektedir. Diktatör bir rejime bireysel bir başkaldırının nasıl toplumsal hale geldiğini gösterir. V for Vendetta, Alan Moore'un yazıp David Lloyd'un çizdiği aynı isimli çizgi romandan beyaz perdeye uyarlandı. Ancak filmin 5 Kasım bağlantısı ve parlementonun barutla havaya uçurulmasının yanında söz edilmesi gereken gerçek bir olay vardır ve anılması gereken bir diğer kişi ( V maskesindeki siluettir kendisi), Guy Fawkes(13 Nisan 1570 - 31 Ocak 1606)


Guy; Muhafazakâr Protestan Kral I. James'e, kraliyet ailesine ve tüm diğer aristokratlara karşı yapılan ve İngiliz tarihinde "Barut komplosu" olarak bilinen olayda aktif olarak rol aldı. İngiltere devlet yönetiminde ve Katolik monarşik rejimde kökten bir devrime gitmek amacıyla toplanan on iki komplocu,
Guy Fawkes
Westminister Sarayı’ndaki İngiliz Parlamento Binasını, o yılki -her sene ekim ya da kasım ayında tekrarlanan- aristokrasi zirvesinde havaya uçurmaya karar verdi. Komploculardan birinin saray çevresinden bir tanıdığına, 5 Kasım 1605 günü saraydan uzak durmasını tavsiye eden bir mektup göndermesi sonucu komplo ortaya çıkınca; Fawkes, 5 Kasım gece yarısı parlamento mahzenlerinde bol miktarda dolu barut fıçısıyla yakalandı. Çeşitli işkencelere maruz bırakılarak yandaşlarının adlarını vermek zorunda bırakıldı. Çıkarıldığı mahkemede vatan hainliğinden hüküm giyen Fawkes, 31 Ocak 1606’da sarayın karşısında asılarak idam edildi.

Filmimizde buralardan hareketle ilerliyor gibi gelecekte. Tarihin gelecekte tekerrürüne, baskı, şiddet, inanç sömürüsü ve zorbalığın sınırlarının nerelere gidebileceğine dikkat çekerken sosyal reflekslerin önemini de vurguluyor aslında yapım.

Kafamızın içindekilerin ne kadar değerli , yitirdiklerimizin elimize verilenlerle kıyaslanamayacak kadar kıymetli olduğunun altını defalarca çiziyor her bir karakter ve sürekli bağırıyor aslında her biri sessizce, DÜŞÜN! SORGULA!

Hep daha fazlasını istediğimiz için elimizdekileri kaybettik.” Daha fazlasını istedikçe dünyayı, insanlığı, çocukları, doğaları katlettik! “Hareketinizden suçlanacak biz değiliz... Bunu kanıtladınız... Bu yüzden kötülüğün üstüne şeker serpeceğiz...” diyor V ve bunu ancak düşünmeye devam ederek yapabiliriz! Davet ediyor insanları kendi davalarında kendi haklarını korumaya ve onlarda onbinler olarak akıyorlar parlemento binası ve sonra BUUMM! Bunun üzerine ekliyor Evey “Çünkü o haklıydı. Bu ülkenin şu anda bir binadan fazlasına ihtiyacı var. Bu ülkenin umuda ihtiyacı var.” Dünyanın her yerinde bu sözü duyacak herkes kendi ülkesi için bunu isteyecektir çünkü “Dünyanın iyi yönde değiştiğini hiç görmedim...”

Hiç görmedim V’yi ama seviyorum hatta özlüyorum tuhaf bir biçimde! Kim düşünmüyorum, sorulsa bana da ancak Evey kadar açıklayabilirdim bu halimi “O Monte Cristo kontuydu, babamdı, annemdi, kardeşimdi, arkadaşımdı, o sizdiniz ve bendim. O hepimizdi.”

Şimdi belki bu gece tekrar izlemeli V’yi! Ve belki dans etmeli! 

“Dans edilemeden yapılan devrim yapılmaya değer değildir.” 

Kendi hayatlarımız da hakediyor devrimi!

“Yeryüzündeki tek gerçek mutluluk, kendi sahte kimliğimizin zindanından kaçabilmektir.”


Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ewa network review